Bilişsel Yaklaşım ve Depresyon
Bilişsel yaklaşım depresyonun nedenlerinin dışarıdan geldiğini savunmaz. Beck (1967), depresyonun duygulanımdan çok bir düşünce bozukluğu olduğunu belirtmiştir. Depresyon oluşumunda temel olgu olarak değersiz benlik, anlamsız dünya ve umutsuz gelecek görülmektedir. Beck'e göre depresyonun kökenini olumsuz, bozulmuş düşünüş tarzları, fikirler ve semboller oluşturur.
Beck'in geliştirdiği "depresyonda bilişsel bozukluklar modeli"ne göre, bilişlerin anksiyete ve depresyon gibi duygulanım bozukluklarının başlıca nedeni olduğunu ileri sürmüştür. Biliş, insanın bilişsel düzeyinde ve zihninde yer alan davranış kalıpları olarak tanımlanmaktadır. Bireyin duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını bu kalıplar şekillendirir. Bilişler bireyin belli bir durum karşısında sözel ve imgesel olarak düşündükleridir.
Beck (1967), depresyona meyilli olan kişilerin, bilişsel düzeylerinde, zihinlerinde çarpıtılmış gerçek olmayan davranış kalıpları ve bilişlerin bulunduğu ve bunların duygudurumunu bozup depresyona yol açtığını söylemektedir. Bu bilişsel hatalar normal bireylerde de görülmektedir. Fakat depresif bireylerde bu bilişler normal bireylere göre daha abartılmış olarak görülür.
Beck bilişsel yapıları üçe ayırarak incelemiştir. Bunlar:
A. Bilişsel üçlü
B. Bilişsel şemalar
C. Bilişsel hatalar
A. Bilişsel Üçlü:
Bireyin kendisi, dünya ve geleceğe karşı olumsuz olan tutumlarına "olumsuz bilişsel üçlü" denilmektedir. Bunlar:
1- Kişinin Kendine Yönelik Olumsuz Düşünceleri: Kişi kendisini yetersiz, kusurlu ve değersiz olarak görür. Hoş olmayan bir yaşantıyla karşılaştığında bu durumu kendisine yöneltme eğilimindedir. Kendinin eksik olduğunu düşündüğünden değersiz görür ve kendi benliğini reddeder.
2- Kişinin Çevresine ve Genel Olarak Yaşamına Yönelik Olumsuz Düşünceleri: Kişi dünyanın yaşamdaki isteklerine ulaşmasında önünene aşılması güç engeller koyduğunu ve ondan aşırı isteklerde bulunduğunu düşünür. Kişi çevresiyle olan etkileşimlerde kendini başarısız, küçük düşmüş ve yenilmiş olarak yanlış bir şekilde yorumlar.
3- Kişinin Geleceğine Yönelik Olumsuz Düşünceleri: Kişi geleceğini düşündüğünde şuan da yaşadığı güçlüklerin gelecekte de devam edeceğini; gelecekte hayal kırıklıkları ile karşılaşacağını düşünür.
B. Bilişsel şemalar:
Şemalar bireyin daha önceki yaşantılarının ve öğrenmelerinin bir sonucudur. Bireyin karşılaştığı uyaranları ayırt etme ve kodlama yöntemiyle şekillendirerek bilişleri oluşturan zihinsel etkinlikler örüntüsüdür. Şema biliş veya düşünce süreçlerini yönlendirerek oldukça yerleşik bir yapıdır. Kişi bu belli şemalar çerçevesinde dışarıdan gelen uyaranlara cevap verir. Bu yolla çevreden gelen uyaranları ayırt eder ve çevresiyle uyumlu bir ilişki sağlar. Depresif birey olumsuz şemaları çok fazla kullanması nedeniyle çevresiyle bir uzlaşma sağlayamaz. Depresyonun ilerlemesi ile bilişsel çarpıtmalar da artmaya başlar. Kişi dışarıdan gelen uyaranları oldukjlarından daha farklı algılamaya başlar ve kendisiyle ilgili olumsuz şekilde düşünmeye ve davranışlarını da bu şekilde yönlendirmeye başlar.
Bilişsel şemaların özellikleri şunlardır:
1- Akıl yürütme süreci daha başlamadan otomatik olarak devreye girerler.
2- İstem dışı gelişirler.
3- Çarpıtılmış inançlar ve düşünceler depresif kişiye mantıklı şeyler olarak görünür.
4- Devamlı, ısrarlı ve kalıcı niteliklidirler.
Kişide bu bilişsel şemalar ne kadar fazla aktifse, bireyin karşılaştığı durum, uyaran ve koşullar tarafından bu şemaların uyandırılmaları da o kadar artmaktadır. Bilişsel çarpıtma ise, kişinin uyaranları olumsuz algılama, yorumlama ve düşünme biçimidir. Bilişsel çarpıtmaların başlıca temaları:
1- Kendine olan saygıda azalma
2- Yoksunluk Düşünceleri
3- Kendini sürekli eleştirme
4- Kendini sürekli suçlama
5- İntihar düşüncelerinin olması.
C. Bilişsel hatalar (Cognitive Errors):
Kişinin düşüncesindeki sistematik mantık hataları bilişsel hatalardır. Olumsuz düşüncelerine karşıt kanıtlar olmasına rağmen kendi olumsuz kavramlarının geçerli olduğuna dair inançlarını sürdürürler. Bunlar:
1- Keyfi Çıkarsama: Bir olay ya da hayatında, elinde somut bir kanıtı olmadan kişinin olaylardan olumsuz ve kötü sonuçlar çıkarmasıdır.
2- Seçici Soyutlama: Genelin içinde sadece önemsiz sayılabilecek bir ayrıntıya dikkat ederek, yaşantısını bu ölçüte göre değerlendirmektir.
3- Aşırı Genelleme: Sadece bir nedene veya olaya dayanarak kişinin kendi yetersizliği ve değeri konusunda bir sonuca varması ve bu sonucu birçok başka duruma genellemesidir.
4- Küçümseme ya da Abartma : Kişi olumlu bir durumu küçümserken, küçük bir başarısızlığı da abartır.
5- Kişileştirme: Kişinin kendi dışındaki olaylar ile kendisi arasında ilişki kurmasıdır.
6- İkili Düşünme: Kişinin bütün hayatını olumlu ve olumsuz kategorilerden birine yerleştirme eğilimidir.
Beck depresyondaki ana temanın maddi ya da manevi kayıp olduğundan bahsetmiştir. Hasta bu kaybı kendine yönelterek, onu kaybetmesinin kendisinin eksik ve kusurlu olmasına yorumlar. Kayıptan ötürü acı çekmekle kalmaz, bunun yanında kendinde bir eksiklik keşfeder. Zamanla bu düşünce tüm benliğini kaplar. Çok basit olumsuz bir olayı bile bu bozukluğun kanıtı olarak yorumlar ve her deneyimi bu bozukluk çerçevesinde değerlendirir. Hasta bu noktada kendine dönerek kendini suçlar. Kendini suçlama başka birini reddeder gibi kendini reddetmeyi getirir.
Bu kurama göre depresyondaki kişi yetersiz, değersiz hisseder, başkalarının kendisini beğenmediğini düşünür ve olumsuz olaylardan kendisini sorumlu tutar. Dünyanın aşılamayacak güçlüklerle dolu olduğunu düşünüp, çevresi ile olan ilişkilerini olumsuz algılar.
Bilişsel yaklaşıma göre, olumsuz düşüncelerin yaygınlığı depresif kişiliğin en önemli ayırtedici özelliğidir. Depresif bir kişi, geleceğin umutsuz olduğunu ve dünyanın kötü bir yer olduğunu düşünür. Hayata karşı aldığı olumsuz tavırların yanında kendine karşı da olumsuz tavır alır (mesela; kendini suçlu, değersiz ve önemsiz hisseder). Böylece depresyon kişide düşük benlik saygısına sebep olmaktadır.